KORU KÖYÜ
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


Hoşgeldiniz, Misafir.
Son Ziyaretiniz: Perş. Ocak 01, 1970
Toplam Mesajınız: 0


 
AnasayfaKapıLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap
< class="" height="25"> KORU KÖYÜ FORUM
 Kapı
 Indeks
 Üye Listesi
 Profil
 SSS
 Arama
Arama
 
 

Sonuç :
 
Rechercher çıkıntı araştırma
< class="" height="25"> En son konular
» Yunus Emre (GÜLCE-BAHÇE)
KAHRAMAN TÜRK KADINLARI EmptyPerş. Şub. 24, 2011 4:47 pm tarafından

» Ozan Dede Korkut
KAHRAMAN TÜRK KADINLARI EmptyC.tesi Ara. 04, 2010 10:30 pm tarafından

» ARTİN AGOPYAN KİMDİR
KAHRAMAN TÜRK KADINLARI EmptyPaz Eyl. 05, 2010 4:39 am tarafından

» Dirse Han Oğlu Boğaç Han Destanı(GÜLCE BULUŞMA
KAHRAMAN TÜRK KADINLARI EmptyPerş. Mayıs 13, 2010 4:23 pm tarafından

» YAŞAR HOCA'YA SONSUZ TEŞEKKÜRLER
KAHRAMAN TÜRK KADINLARI EmptySalı Mart 16, 2010 10:08 pm tarafından

» Türkçe olan herşeyi yasakladılar
KAHRAMAN TÜRK KADINLARI EmptyCuma Şub. 26, 2010 10:44 pm tarafından

» BAYRAM GELENEKLERİMİZ
KAHRAMAN TÜRK KADINLARI EmptySalı Ekim 27, 2009 12:31 pm tarafından

» ŞAKİRT ANLATIYOR
KAHRAMAN TÜRK KADINLARI EmptySalı Eyl. 08, 2009 11:27 pm tarafından

» Bunları Not Alınız
KAHRAMAN TÜRK KADINLARI EmptyC.tesi Ağus. 29, 2009 11:11 pm tarafından


 

 KAHRAMAN TÜRK KADINLARI

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Admin
Admin



Mesaj Sayısı : 23
Kayıt tarihi : 24/12/08

KAHRAMAN TÜRK KADINLARI Empty
MesajKonu: KAHRAMAN TÜRK KADINLARI   KAHRAMAN TÜRK KADINLARI EmptyPerş. Ara. 25, 2008 1:47 pm

Kahraman Türk Kadınları


IPAR HAN:

Doğu Türkistan 1759 yılında Çinliler tarafından işgal edildi.Kahraman Uygurlar 42 kez işgalci Çinlilere karşı bağımsızlık mücadelesi verdi.Çinliler Ruslardan yardım istemek zorunda kaldı.
Dönemin Doğu Türkistan Hanı olan Cihangir Han şehit edildi.Mücadele bayrağını Cihangir Han’ın eşi Ipar Han devraldı.Çinliler tarafından esir alınan Ipar Han Pekin’de canına kıydı.
Saygıyla anıyoruz.

DİLŞAD HATUN:

18.yy’da Doğu Türkistan’da Çinlilere karşı mücadele etti.Cihan Bey’in hanımıdır.Eşi ile birlikte yıllarca Çinlilere karşı savaştı.Eşi Cihan Bey, Çinliler tarafından kahpece öldürüldü.Dilşad Hatun Pekin’e gitmesi için hile ile ikna edildi.Eşinin öldürüldüğünü henüz bilmiyordu.Bu acılı haberi Pekin’e vardığında öğrendi.Artık tek amacı vardı.Halkının ve kocasının intikamını almak.İmparatoru öldürme planları yapmaya başladı.Sarayda imparatorun karşısına çıkarıldığında eğilmedi.İmparator’un annesinin emriyle öldürüldü.Bu kahraman Türk kadınının mezarının Kaşgar’da olduğu sanılıyor.Hakkında Japonlar sinema filmi çevirmişlerdir.
Saygıyla anıyoruz.

BÜYÜKE HATUN:

Tohtamış Han’ın torunudur.Yıllarca Ruslara karşı savaştı.Esir düştüğünde, iffetini korumak için kendi hançeri ile canına kıydı.
Saygıyla anıyoruz.

SÜYÜM BİGE HATUN:

Mirza Haza Han’ın eşidir.1598 yıllarında Rus çarı İvan’a karşı savaşmıştır.Çocuğunun adı Ottamış Han’dır.Kocası ölünce Ruslara karşı mücadeleye devam etti.Bir gece baskınında Ruslara esir düştü.Moskova’da kahrından vefat etti.Aynı zamanda şairdi.
Saygıyla anıyoruz.

EMİNE BANU:

Kırım Hanı Kerim Giray’ın eşidir.Yirmi askeri ile Ruslara kök söktüren bu kahraman Türk kadını aynı savaşta vefat etmiştir.
Saygıyla anıyoruz.

TOMRİS:

Sakaların ve Peçeneklerin hakanı idi.Oğlu ile birlikte ordularının başında,İran şahı Kirus’a karşı savaştı.Aynı savaşta oğlunu kaybetti.Savaşı Tomris Han ve ordusu kazandı.Savaşta İran şahı Kirus’ta öldürüldü.
Saygıyla anıyoruz.

NENE HATUN



93 Harbi" adıyla bilinen Türk-Rus savaşı günlerinde, 1877 yılının 7 Kasım gecesi, kalabalık bir ermeni çetesi Erzurum'un Aziziye Tabyaları'na gizlice girerek uyumakta olan Türk askerlerini kahpece katletmiş, hemen ardından da Rus ordusu Aziziye'yi işgal etmişti.

Acı haber Erzurum'a tez ulaştı. Camii minarelerinden yankılanan "Moskof Aziziye'ye girdi" sesleriyle birlikte harekete geçen Erzurum Türkleri kadın erkek, genç yaşlı, çoluk çocuk demeden vatan toprağını korumak için Aziziye'ye doğru sel gibi akmaya başladılar. Silahı olan silahını kapmıştı, olmayan da eline ne geçtiyse...

1857 yılında Erzurum'un Pasinler İlçesi'ne bağlı Çeperli Köyü'nde dünyaya gelen Nene Hatun henüz 15 gündür Erzurum şehir merkezinde bulunmaktaydı. Sokaktaki gürültüler üzerine uyandıklarında kocası odunluktaki baltayı kapmış ve eğer Erzurum işgal edilecek olursa, esir düşmektense kundaktaki bebeğini ve kendisini öldürmesini Nene Hatun'a vasiyet ederek dışarı fırlamıştı.

Tüm Erzurum düşmana karşı tek yürek, tek bilek halinde şahlanmışken, Nene Hatun durur mu? Kundaktaki birkaç aylık bebeğine sarılıp öptükten sonra, belki de bir daha göremeyeceği yavrusunu evde tek başına bırakarak mutfaktaki satırı alıp, tabyalara doğru olanca gücüyle koşan kalabalığa katıldı ve Mecidiye'yi aşıp Aziziye'ye vardığında, düşmanın kulakları sağır eden tüfek ateşleri altında yaralanana, ölene bakmadan ileri atılarak satırıyla önüne çıkan her Rus'u devirmeye başladı.

93 Harbi'nin komutanı Gazi Muhtar Ahmet Paşa da olayı haber almış ve askerlerini Moskof üzerine göndermişti. Erzurumlular bir koldan, Ahmet Paşa'nın askerleri diğer koldan çarpışarak o gün orada bir destan yazdılar. Gün ışıdığında tek bir köpek sağ kalmamış, vatan toprağı kurtulmuştu.

Mutluydu Nene Hatun... Süngü darbeleriyle parçalanmadık yeri kalmamasına ve yanı başında savaşan 16 yaşındaki kardeşi Hasan'ın "Abla ağlama, anamız bizi bugün için doğurmuştu. Ben de babam ve dedem gibi şehitlik mertebesine yükselmeyi her zaman istemiştim. Moskof'u kovduk ya, gayrısına gam yemem!" diyerek son nefesini vermesine rağmen mutluydu... Çünkü O, "Vatan Sağolsun" inancıyla tüm acılara göğüs germesini bilen asil bir ırkın mensubuydu.

Fakat ne yazık ki, yurt ve şeref uğruna mücadele eden her Türk evladının başına gelen, O'nun da başına geldi. Gösterdiği kahramanlıkla felaket günlerinin aşılmasında büyük pay sahibi olan Nene Hatun, uzun yıllar boyunca unutulmuşluğa terkedilmiş, vefatından bir yıl öncesine kadar kendi haline bırakılıp, çile ve sefalet dolu bir hayat sürmesi görmezden gelinmiştir. 1954 yılına dek sahip çıkılmayan Nene Hatun, bu tarihte 3. Ordu Müfettişi Orgeneral Nurettin Baransel Paşa'nın gayretleriyle, aradan yarım asırdan fazla bir zaman geçtikten sonra yeniden hatırlandı ve kaldığı virane evde bir kez daha keşfedilerek kendisine "3. Ordu'nun Nenesi" ünvanı verilip, cüzi de olsa maaş bağlandı. 8 Mayıs 1955'te, Nene Hatun geç de olsa "Yılın Annesi" seçilerek ömrünün son deminde mutlu edilmiştir. Ancak, geç gelen bu saadet günleri uzun sürmedi ve 22 Mayıs 1955'te, 98 yaşındayken zatürre hastalığından vefat etti.

Kabri, uğruna savaştığı toprakların bağrında, Aziziye Şehitliği'ndedir.

AYŞE ÇAVUŞ
Kurtuluş Savaşı’nın kadın kahramanlarından biri de Ayşe Çavuş’tur. Bu yiğit ruhlu Anadolu kadını, bir vesileyle Trabzon’dan geçerken burada neşredilmekte olan “İstikbâl Gazetesi”nin idârehanesine uğramıştır. O’nun hakkında bir hayli tafsilâta yer vermiş bulunan röportaj–haberin bir kesitini, adı geçen gazeteden biraz sadeleştirilmiş haliyle takdim edelim:
Aslan yürekli bir kahraman
Yazı işleri odasının kapısı açıldı. İçeri giren bir zabit: “–Ayşe Çavuş!” diye yanındakini tanıttı. Ayşe Çavuş, yakasına siyah kıvırcık kuzu postu konulmuş, sağ koluna çavuşluk rütbesinin resmi işareti olan iki kırmızı şerit takılmış, bir paltoyu giymiş, dizlerine kadar Anadolu’ya has üstü polatlı bir çorap çekmiş, başına koyu lâcivert bir başörtü sarmış, tepeden tırnağa kadar bir cengâver vaziyet ve tavrı ile neşeli ve güleryüzlü bir simâ ile hepimizi selamladı ve oturdu. Muhterem çavuş, vaziyete hemen hâkim olmuş, ruhunun büyüklüğünü bize hissettirmişti. Her haliyle harpten yahut harplerden girip çıkmış bir mücâhid ruhu taşıdığını belli eden bu yiğit tavırlı kadınla konuşurken O’nun bütün ruhunu saran harp menkıbelerini ve hele Yunan çarpışmalarını dinlerken, bu vücudun içinde bir arslan yüreğinin saklı bulunduğuna hükmetmemek mümkün değil Ayşe Çavuş o kadar nezih ve samimi ki, mûhitinde kimseye yabancılık hissini verdirmiyor. Dünyada, Yunanlılar’dan ve benzerlerinden başka herkes sanki O’nun ya kardeşi ya da evladı... Bununla beraber aklı ve fikri daima harpte. Beyanatı sırasında 28 yaşındaki oğlunun Demirci Muhârebesi’nde şehid düştüğünü naklederken gözlerinin önünde sanki o levhayı canlandırıyormuş gibi, nazarlarını sabit bir noktaya dikerek bir müddet düşündü, sonra, derin bir nefes alarak ilâve eyledi: “–Ah !.” dedi, “keşke birkaç oğlum daha olsaydı da, onlar da şehit düşeydi. Vatan yaşasın !.. yoksa...”. Nazarlarımızı ulviyet ve fazilete doğru çekip götüren bu manzara, aynı zamanda gözlerimizi yaşarttı. Ayşe Çavuş’a nereye ve niçin seyahat ettiğini sordum. Sade ve samimi bir ifadeyle şöyle anlattılar:
Yunanla amansız mücadele
“–Kırım’a gidiyordum. Oradan hicret etmişiz. Balkan Harbi, bizi oradan Bursa’ya hicret ettirdi. Daha sonra İzmir’e gelerek orada yerleştik. Ankara’da Ukrayna murahhas heyeti reisi Firunze ile görüşküm. O’nun işareti üzerine Kırım’ı görmek üzere gidiyorum. İnşaallah yakında döneceğim... Yunan İzmir’i işgal edince ben oğlum Ahmed ile beraber 800 atlı toplayarak dağa çekildim. Salihli etrafında dolaşıyorduk. Düşman Salihli’yi de alınca ben bu alçakları her halükârda kovup perişan etmeyi düşünüyordum. Fakat herifler kasabayı işgâl ettikten sonra hemen her tarafı tel örgülerle sarmış diplerine bombalar koymuştu. Bu engelleri atlatmak mesele idi. Bir akşam, arkadaşlardan Hasan Çavuş’a dedim ki, bana 5–6 çift manda ve iki kalın urgan bulabilir misiniz? Bu Hasan Çavuş ve hepten arkadaşlar, ateş gibiydi. Hem benim mandaları ne yapacağımı soruyorlar hem de tedârik etmek istiyorlardı. Zannediyorlardı ki, mandaları kesip ziyâfet vereceğim. Sağ olsunlar 6 çift mandayı da ipleri de buldular. Gece geç vakit idi, ben tel örgülere yanaştım. Kazıkların bir ikisini koparttırarak urganları mandalara bağlattım, hayvanları kasabaya doğru salıverdim. Kazıklar ve onlarla beraber tel örgüler, artık yerlerinden koparak mandaların peşinden sürüklenip gidiyorlardı. Arkasından biz de baskın veriyorduk. Kasabayı, öyle aldık ki, düşman bile nereden geldiğini anlamadı.
Düşmanı tepeledik
Hükûmet dairesine girdiğimiz zaman fazla ateş oldu. Burada üç şehid ile 6 yaralımız var. Fakat düşmanı temizledik. Canını kurtarabilenler esir oldu. Bu muharebede düşman, çok bomba ve mitralyöz bıraktı. Bunları hep aldık ve bunlarla yine onları tepeledik. Ondan sonra artık: Salihli, Demirci, Simav, Gördes, Kütahya ve nihâyet Sakarya muharebeleri başlamıştır. Gördes hattında ise Osman isminde ve on iki yaşında bir çocuk Kütahya’dan gelerek bize iltihak etmiştir. Çavuş rütbesini alan bu yavru asker, öyle harbetmiştir ki, nihayet ayağından yaralanmış ve bir gözü de sakat olmuştur.
Torunlarımız şükranla anacaklar
Sakarya harbinde Haymana cihetlerinde bulunuyordum. Oradan epeyce atlı topladım. Hele Sakarya’da öyle harbettik ki, koca dere Yunan leşleriyle doldu. Asker adeta köprü gibi üzerlerinden geçti. Bunu çocuklarımız ve torunlarımız daima şükranlarıyla yad eyleyecektir.” Gazete, daha sonra Ayşe Çavuş’un vatana ve millete olan sarsılmaz sadakatinden bahsediyor: “Çavuş’un bu bağlılık hissi ailesinin bütün fertlerine de sirâyet etmiş görünüyor. Diyor ki: “–Biz Sakarya’da harbederken Ankara’daki kızlarım (Ankara’da üç kızı vardı) belki korkarlar diye Paşa Hazretleri (Mustafa Kemal ******) onları Kayseri’ye sevk etmek istedi. Fakat gitmediler. Dediler ki, “Biz Ankara’dan ayrılmayız. Şayet anamız şehid olursa yerine biz geçeceğiz, muhârebeye gireceğiz”. Dikkat ettik, çavuş bu sözleri büyük bir zevkle, derin bir iftihar hissi ile söylemişti. Bütün fertlerini fedâkârlık hissi doldurmuş bu aileden pek tatlı ve civanmert bir eda ile bahsetmiştir.
Düğünü bozup da gelemem
Ankara’ya ne vakit gittiğini sorduğumuzda, Çavuş bizi güldürmüştür. Demişti ki: Ben ilk silâha sarıldığım sırada Salihli’de harp ederken Mustafa Kemal Paşa haber almış beni Ankara’ya istedi. Ben o sırada muharebeden nasıl ayrılabilirdim. Haber gönderdim ki: “Ben şimdi düğünü bozup da gelemem.” Nihayet harpten sonra Ankara’ya geçtim ve Büyük Başkumandanımızla konuştum... Ayşe Çavuş, 58 yaşında olduğunu söylemekle birlikte dinç ve çok çevik görünüyor, gözlerinden cesaret saçılıyor; biri omzundan, diğeri diz kapağından, üçüncüsü de üstünden girip altından çıkmak üzere ayağından üç yarası olduğu halde bunlardan âdeta bir eğlence gibi pek hafif bahsedip geçmiştir. Bu muhterem kadın tekrar veda ederken Salihli’de aldığı Çavuşluk rütbesine alamet olarak taşıdığı çifte kırmızı şeritlere hürmetini ifade eder bir vaziyette, dirseğini ileri doğru biraz yükselterek bir selâm vermiştir

Saygıyla Anıyoruz

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://korukoyu.yetkin-forum.com
vuslati
Admin



Mesaj Sayısı : 126
Kayıt tarihi : 24/12/08

KAHRAMAN TÜRK KADINLARI Empty
MesajKonu: Geri: KAHRAMAN TÜRK KADINLARI   KAHRAMAN TÜRK KADINLARI EmptyPerş. Ara. 25, 2008 4:06 pm

teşekkürler şahin reis anlamlı ve faydalı bir paylaşım. yüreğin var olsun.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://korukoyu.yetkin-forum.com/portal.htm
 
KAHRAMAN TÜRK KADINLARI
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» TÜRK OĞLU
» Türk Kültüründe Bozkurt'un Manası
» İslamiyet' in Kabulü ve Türk İslam Devletleri

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
KORU KÖYÜ :: EDEBİYAT :: MAKALELER-
Buraya geçin:  
Yetkinforum.com | ©phpBB | Bedava yardımlaşma forumu | Suistimalı göstermek | Son tartışmalar